Canan Tan

Canan Tan Kimdir?

Canan Tan Hayatı ve Sözleri

Canan Tan
Canan Tan
Türk, Yazar 1951 - 2.026
12 Hayvanlı Türk Takvimi - Kişilik Özellikleri
1951 - Tavşan Yılı
Tavşan Yılı
Bu yılda doğanlar sezgileri güçlü, merhametli, kavgadan uzak duran insanlardır. Tavşan tabiatı gereği korkaktır ve korkacağı durumlar yaşandığında kaçar. Bu yılda doğanlar da bu özellikleri taşırlar. Dışarıdan bakıldığında niyetleri çabuk anlaşılır. Büyük işlerden uzak dururlar. Genellikle orta düzey bir hayat yaşarlar. İçlerinden ne zengin ne fakir ya da ne çok iyi ne de çok kötü insanlar çıkar.
Bu Biyografiler İlginizi Çekebilir
Muhammet Balta
Muhammet Balta
Milletvekili - 27.Dönem 1966 -
629
İmam-ı Şafii
İmam-ı Şafii
İslam Hukuki Bilgini 767 - 820
2.438 42 söz
Jean Le Rond Dalembert
Jean Le Rond Dalembert
Fransız, Matematikçi, Mekanikçi, Fi.. 1717 - 1783
1.442 1 söz
Toni Morrison
Toni Morrison
Yazar, Nobel Ödülü Sahibi 1931 -
1.118 3 söz

Canan Tan Hayatı

Ankara'da doğdum. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum.

Hep sorulur bana, 'Eczacı iken, nasıl edebiyatçı oldunuz'' diye. 'Edebiyatçı iken nasıl eczacı oldunuz'' diye sorulmalı aslında. Çünkü, eczacı olmadan çok önce başlamıştı yazın hayatım. Henüz lise yıllarında, Hisar Dergisi'nin düzenlediği şiir yarışmasında aldığım birincilik kupası, bana bu dünyanın kapılarını aralamıştı. Ne var ki, o kapıyı tam olarak açmam için, uzunca bir süre beklemem gerekti.

Fen kolunda olduğum halde okul gazetesini edebiyat öğretmenimle beraber, ben çıkarıyordum.Yolumu çizmiştim kendimce. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin Basın Yayın bölümüne gidecektim. Puanım tuttu, hatta biraz fazla geldi galiba. Türkiye derecesiyle girdim üniversiteye. Yakınlarımın telkinleriyle kendimi Eczacılık Fakülte'sinde buldum. Onlara göre, eczacı olursam, yazın hayatımı da bir şekilde sürdürebilecektim.

Ne var ki, mezun olur olmaz evlenerek Diyarbakır'a gidince, hesaplar altüst oldu. Şikâyetçi ya da pişman değilim. Diyarbakır'a gitmesem Piraye'yi yazamayacaktım. Eczacı olmasam da ne Eroinle Dans'ı ne de En Son Yürekler Ölür'ü yazabilirdim.

Ancak, epeyce zaman yitirdiğimi kabul etmeliyim. Diyarbakır'da yaşadığım yıllar içinde yazmayı sürdürdüm ama, bunları günışığına çıkaracak fırsatı bulamadım. O günlere ait elle tutulur tek atılım, yazdığım bir öykünün (Oğlum), Hürriyet Gazetesi'nin senaryo yarışmasında birinci olup fotoroman olarak çekilmesiydi.

İzmir'e geldikten sonra bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyor, ama aradan geçen yılların ezikliğiyle, kolumun altına dosyamı alıp bir yayınevinin kapısını çalmayı kendime yediremiyordum. Bu arada, öykü yarışmalarına gönderdiğim öyküler ödül almaya başladı. Yanı sıra, Hürriyet Ege ve Yeni Asır'da (İzmir) konuk köşe yazarı olarak güncel yazılar, Milliyet Pazar'da mizahi yorumlar yazıyordum.

1996'da Aziz Nesin'in birinci ölüm yıldönümünde İnkılap Kitabevi'nin düzenlediği mizah öyküleri yarışmasına katıldım ve İster Mor, İster Mavi adlı dosyam yüzlerce eser arasından sıyrılarak basılmaya değer görüldü. İlk kitabımdı! Üstelik bana Türkiye'de mizah öyküleri kitabı olan ilk kadın yazar unvanını kazandırmıştı.

Ardından Rıfat Ilgaz Gülmece Öykü Yarışması Birinciliği geldi. Mizahçılığı tescillemiştik ama, edebiyat dünyasına yanlış kapıdan girmiştik galiba. Mizahın yanı sıra çocuklar için de yazmaya başlamıştım. Çocuk edebiyatında da her girdiğim yarışmadan ödülle çıkıyordum. Yarışmalar ve ödüller önemliydi benim için. Okunmaya değer bir şeyler yazdığımı öncelikle kendime kanıtlamak istiyordum çünkü.
Mizah öyküleri ve çocuk kitaplarından önce klasik öykü ya da roman dosyam kitaplaşmış olsaydı, ilk günden, öykücü ya da romancı diye anılacaktım. Plansız ve programsız atılan adımlar, gerçek çizgimden uzak tuttu beni.

2002'de yetişkinler için ilk öykü kitabım çıktı: Çikolata Kaplı Hüzünler.

2003'te de, benim için milât sayılabilecek ilk romanım: Piraye!

Gerisi geldi. Öykü kitapları, romanlar... Bu arada, iki yıl boyunca haftada üç gün, Türkiye'nin en büyük ve en eski yerel gazetesi Yeni Asır'da haftada üç gün köşe yazıları yazdım. 2004 yılı köşe yazarı ödülünü alarak, şimdilik kaydıyla o sayfayı da noktaladım.

Hiçbir yarışmaya katılmıyorum artık. Benim için en büyük ödül, okurlarımın her geçen gün çığ gibi büyüyen sıcacık ilgisi sevgisi.

Bugüne kadar yazdığım tek bir satırdan pişmanlık duymadım. Mizahtan çocuk edebiyatına, öyküden romana uzanan geniş yelpazedeki çoksesliliği gücüm yettiğince sürdürme kararındayım. Tabii okurlarımın o eşsiz desteğiyle... Onlar istediği sürece.
kaynak: canantan com
Yorumlar
Yorum Ekle
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!

Platformumuza Katkıda Bulunun

İçeriklerinizi, sözlerinizi, biyografilerinizi paylaşın ve topluluğumuza katılın